ŞUAYİP HOCANIN BAHÇESİ

21 Şubat 2010 Pazar

badem bahçesi


























Gönderen ŞUAYİP HOCA BADEMLİĞİ zaman: 11:14 Hiç yorum yok:
Etiketler: badem, bahçesi, hasırcıarnavut, meriç, şuayip hoca
Daha Yeni Kayıtlar Önceki Kayıtlar Ana Sayfa
Kaydol: Kayıtlar (Atom)

BAĞLANTILARIM

  • Nazminin sitesi
  • memleketim
  • uğur-2
  • uğur-1
  • may2
  • MAY
  • Hasan Hoca
  • Ferat Hoca
  • Feyzo

Blog Arşivi

  • Şubat (1)
  • Ekim (1)
  • Eylül (3)

Hakkımda

ŞUAYİP HOCA BADEMLİĞİ
Profilimin tamamını görüntüle

son dakika haber

SON DAKİKA

Eğitim siteleri

1-EĞİTİM siteleri-1

SEÇMELER


1-EĞİTEK MERKEZİ
2-SKOOOL
3-DERSANE-1
4-DERSANE-2
5-MATEMATİK
6-SUNUMLAR
7-BURSA FEN L
8-KİŞİSEL BAŞARI
9-BELİRLİ GÜNLER
10-BİLGİYE ERİŞİM
11-E-COĞRAFYA
12-LGS-OKS
13-MEB
14-ÇANAKKALE
15-DESENLER
16-ÖSS-OKS
17-ZEKA
18-RESİMLER
19-EĞİTİM LİNKLERİ
20-DERS PROGRAMLARI
21-ATATÜRK-2
22-GAP LİSESİ
23-RESİM YAP
24-PANAMA KANALI
25-İLKOKUL SİTESİ
26-DEV BÖCEKLER
27-MİKROSKOP
28-DİNAZORLAR
29-MİKROBİYOLOJİ
30-BÜYÜTEÇ
31-İLKOKUL
32-İLKÖĞRETİM
33-HALKALI ZML
34-CİDDİ COM
35-ÇOCUKLARA
36-FEN DERSLWERİ

37-COĞRAFYA
33-DOSYA İNDİR
33-............
..............................

1-EĞİTİM siteleri-2

SEÇMELER

EĞİTİM-TARİH

  • ÖSYM
  • E-Okul
  • Okul-Net
  • Doğru Tercih
  • Tarihte İlkler
  • Eğitim Siteleri
  • ÖSS Ders Notları
  • Tarih Öğretmeni
  • KPSS Ders Notları
  • Wikipedi-Ana Sayfa
  • Milli Eğitim Bakanlığı
  • Gündoğdu AB Projesi
  • Özel Adana Gündoğdu Koleji
  • Tarih Atlası
  • Çağdaş Türk ve Dünya Tarihi
  • Tarih Dersine Ait Tüm Bilgiler
  • Tarihi Hikâyeler, Anlaşmalar...
  • Konularına Göre Tarih Ders Notları
  • Lise Tarih Ders Kitabı Konu Özetleri

ATATÜRK

  • Mitoloji
  • İşte ATATÜRK
  • Atatürkiye
  • Türk Tarihi
  • Tarihte Bugün
  • Devlet Arşivleri
  • Kurtuluş Savaşı
  • Atatürk Takvimi
  • Tek Adam Atatürk
  • Atatürk Fotoğrafları
  • Çanakkale Savaşları
  • Türk Tarih Kurumu
  • Devlet Arşivi-Ermeni Belgeleri
  • 700. Yılında Osmanlı Devleti
  • Atatürk; İlkeler,Devrimler,Sevdiği Şarkılar

ŞİİR

  • Şiir Parkı
  • Orhan Veli
  • Attila İlhan
  • Şiirler-Şairler
  • Nuri Sağaltıcı
  • Roman Özetleri
  • M.Hayati Özkaya
  • Nazım Hikmet Ran
  • Şairler,Şiirleri ve Hayat Hikayeleri

bir ayet

“ Rahmân'ın(has) kulları onlardır ki, yeryüzünde tevazu ile yürürler ve kendini bilmez kimseler onlara laf attığında (incitmeksizin) "Selam!" derler (geçerler);”

( Furkan - 63)

 

mesaj

SELAM POMAKLAR SELAMLAR POMAK HEMŞEHRİLERİMİZ.........

ŞİİRLER

A.RAHİM KARAKOÇ USTAMIZDAN BİRKAÇ ÖRNEK ŞİİR

ŞİİR SAYFASI-1

ANLAYANA ŞİİRLER


  ANADOLU SEVGİSİ (.................)

Sen bizim dağları bilmezsin gülüm,
Hele boz dumanlar çekilsin de gör.
Her haftası bayram,her günü düğün,
Hele yaylalara çıkılsın da gör.

Bilmezsin ovalar nasıldır bizde;
Kağnılar yollarda,yoncalar dizde...
Saydıklarım damla değil denizde,
Hele bir ekinler ekilsin de gör.

Görmedin sen bizim mavi suları,
Karlar eriyince kırar yuları...
Köpük olur beyaz,sel olur sarı;
Hele taştan taşa dökülsün de gör.

Sen bizim köyleri görmedin ki hiç,
Yolları toz,çamur,evleri kerpiç.
O kirli kabukta,o en temiz iç;
Hele bir yakından bakılsın da gör.

Anlamaz,bilmezsin sen bizim halkı,
Sevgiyi bulasın,yakına gel ki...
Kalıplar gerçeği göstermez belki
Gönül perdeleri sökülsün de gör.

  ABDURRAHİM KARAKOÇ

  AYRILIK HAVASI

Ben nefret eyledim sizin gerçekten
Yalanı severim, yalanı gayrı
Tiksindim bülbülden, gülden çiçekten
Yılanı severim, yılanı gayrı


Yıllarca boş yere canımı sıktım
Nihayet yol buldum çığırdan çıktım
Beyden efendiden sayından bıktım
Ulanı severim ulanı gayrı


Sapıtmış bu diye beni yeriniz
Hakkımda bin türlü hüküm veriniz
Omuzumda yüktür dirileriniz
Öleni severim öleni gayrı

  ABDURRAHİM KARAKOÇ

  BAMBAŞKA

Doktor, benim derdim bambaşka bir dert;
Ağrıyan yerimi sorma boşuna.
Yazdığın reçete değer mi zahmet?
Kağıtla kalemi yorma boşuna.

Kerem eyle, fayda vermez yardımın;
Tıp ilminde çaresi yok derdimin;
Her tarafı gurbet olmuş yurdumun;
Düşünceme tuzak kurma boşuna.

Gönlüm yığın yığın hasret yüklüdür;
İçimde tarifsiz keder saklıdır
Sökemezsin yaralarım köklüdür;
Merhem sürüp, sargı sarma boşuna.

Dost yolları nakışlandı kanımdan;
Sevdiklerim vergi keser canımdan;
Sükuta muhtacım, ayrıl yanımdan,
İncitip günaha girme boşuna.

Aşk koymuşlar ıstırabın adını;
Alamadım yaşamanın tadını
Yapacaksan eğer bana yardımı,
Öldür kurtar, ilâç verme boşuna.

  ABDURRAHİM KARAKOÇ

  BAYRAMLAR BAYRAM OLA -1 (..........)

Güneş yükselmeden kuşluk yerine
Bir adam camiden döndü evine
Oturdu sessizce yer minderine

Kızı “Bayram” dedi, yalın ayaklı
Adam “Bayram” dedi, tam ağlamaklı..

Eli öpüldükçe içi burkuldu
Konuşmak istedi, dili tutuldu
Güç belâ ağzından bir “off! ” kurtuldu

Oğlu “Bayram” dedi, sırtı yamalı
Adam “he ya” dedi, gözü kapalı..

Düşündü kış yakın, evde odun yok
Tenekede yağ yok, çuvalda un yok
Yok yoka karışmış; tuz yok, sabun yok

Avrat “Bayram” dedi, eğdi başını
Adam “evet” dedi, sıktı dişini..

Çalışsa ne iş var, ne cepte para
Dağ oldu içinde büyüyen yara
Dikti gözlerini karşı duvara

Takvim “Bayram” dedi, silindi yazı
Adam “öyle” dedi, bağrında sızı..

Döndürse yönünü herhangi dosta
Yaralı, gariban, dul, yetim, hasta
Aylar, yıllar, günler erirken yasta

Yer-gök “Bayram” dedi, ağzını açtı
Adam “Bayram” dedi, evinden kaçtı..

  ABDURRAHİM KARAKOÇ

  BAYRAMLAR BAYRAM OLA -2

Ana, bu bayram mı? . Aman çok ayıp
Çocukken gördüğüm bayramlar hani?
Mübarek elleri öpüp, koklayıp
Yüzüme sürdüğüm bayramlar hani?

Hani ya o özlem, hani ya o tad?
Ne dışım kaygusuz, ne içim rahat
Haftalar öncesi her gün, her saat
Babamdan sorduğum bayramlar hani?

Nur yağan geceler, gündüzler nerde?
Neşe paylaştığım öksüzler nerde?
Dost yollar, dost evler, dost yüzler nerde?
Huzura erdiğim bayramlar hani?

Kar çiçeğim solmuş kar yatağında
Can verir ırmağın dar yatağında
Arife gecesi yer yatağında
Üstüme serdiğim bayramlar hani?

Bayram demek takvimdeki yazı mı?
Bayram hasret, bayram ağrı, sızı mı?
Açıp yüreğimi, yumup gözümü
Özüne girdiğim bayramlar hani?

Bayram af günüdür, barış günüdür
Bayramlar rahmete giriş günüdür
Bayram, Hak menzile varış günüdür
Gönlümü verdiğim bayramlar hani?

  ABDURRAHİM KARAKOÇ

  BAYRAMLAR BAYRAM OLA -5 (8435 Hit)

Giden Bayramlardan almadık bir tad
Gardaş bu senenin bayramı nasıl?
Şenay’larda bayram her gün, her saat
Elif’in, Döne’nin bayramı nasıl?

İçinde boğulduk derdin, acının
Uykusu bitmedi şeyhin, hacının
Üç gardaşı şehit veren bacının
Oğulsuz ananın bayramı nasıl?

Neşe topuğumda, elem boyumda
Sen çoğunu anla, ben az deyim de
Kim öldü, kim kaldı garip köyümde
Ya bizim hanenin bayramı nasıl?

Dert deşmek değildir gayem, niyetim
Düşündükçe sızlar kemiğim, etim
Gelini dul kalmış, torunu yetim
Ak saçlı ninenin bayramı nasıl?

Hangi eller sürer suçluyu suça
Güdümlü başların destesi kaça
Kimler zorlanıyor gönülsüz göçe
Boş kalan binanın bayramı nasıl?

İşkence altında ezilir canlar
Masum yiğitlerle dolu zindanlar
Ses verin mezardan ulu sultanlar
Yusuf-u Kenan’ın bayramı nasıl?

Bizden sandığımız bize yabancı
Görünen simalar göze yabancı
Kabukta bayram var, öze yabancı
Söyleyin, mânânın bayramı nasıl?

Sabahtan haber yok, ufuklar kara
Semerkant kan ağlar, yanar Buhara
Keşmir, Kâbil, Kerkük hasret bahara
Kudüs’ün, Sina’nın bayramı nasıl?

Ayşe’nin bayramı gözyaşı, firak
Sultan’ı derdiyle baş başa bırak
Sormadan geçemem, etmişim merak
Nükhet’in, Nana’nın bayramı nasıl?

Mücahit, maddeye yapar akını
Devrimci, soygundan tutar yükünü
Biz toprağa verdik Hikmet Tekin’i
Kotil’in, Zana’nın bayramı nasıl?

Doğduğundan beri çamlar deviren
Ekranda iftira, yalan savuran
Salyası, ülkeyi göle çeviren
Boynuzlu dananın bayramı nasıl?

  ABDURRAHİM KARAKOÇ

  BAYRAMLAR BAYRAM OLA -6 (7111 Hit)

Âlem-i İslâm’a rahmet su gibi
Aksın, BAYRAM OLSUN BAYRAMLARINIZ.
Evleriniz cennet kokusu gibi
Koksun, BAYRAM OLSUN BAYRAMLARINIZ.

Zindan “medrese”dir, gam yayla size
Farkı yok bin yılın bir ayla size
Melekler yukardan gıptayla size
Baksın, BAYRAM OLSUN BAYRAMLARINIZ.

Uygur, Kazak, Kırgız, Azerî’nizden
Gitmesin gardaşlık nazarınızdan
Zalimler, zulmünü üzerinizden
Çeksin, BAYRAM OLSUN BAYRAMLARINIZ.

Süleyman esir de, Simon neden hür?
Hiç durma dünyanın yüzüne tükür..
Müslümanın sesi münafıktan gür
Çıksın, BAYRAM OLSUN BAYRAMLARINIZ.

Serilsin gönüller döşek misali
Patlasın sevgiler fişek misali
Hakikat, durmadan, şimşek misali
Çaksın, BAYRAM OLSUN BAYRAMLARINIZ.

Haksızlık almasın Hak’kın yerini
Aşsın boyunuzdan aşkın derini
Kimi gözyaşını, kimi terini
Döksün, BAYRAM OLSUN BAYRAMLARINIZ.

Kök bir, dallar ayrı ki, İslâm bir gül
Afganistan bir gül, Türkistan bir gül
Vahdet bahçesine her insan bir gül
Diksin, BAYRAM OLSUN BAYRAMLARINIZ.

Mağdurlar, mazlumlar ersin felaha
Vuslata varanlar varsın bir daha
İrfan tohumunu gece, sabaha
Eksin, BAYRAM OLSUN BAYRAMLARINIZ.

Kandır zalimlerin zulüm çiçeği
Öldürür cehalet, ölüm çiçeği
Gençler yakasına ilim çiçeği
Taksın, BAYRAM OLSUN BAYRAMLARINIZ.

Şehide toprağın hürmet-i aşkı
Anadan fazladır şefkat-i aşkı
Rab’bim yüreklere ülfeti, aşkı
Soksun, BAYRAM OLSUN BAYRAMLARINIZ.

Hazreti Resül’ün nurlu katına
Gitmek isteyenler binsin atına
Küfrün saltanatı yerin altına
Çöksün, BAYRAM OLSUN BAYRAMLARINIZ.

Ne makam, ne para, ne senet, ne çek...
“Kurtuluş İslâm’da” vallahi gerçek
Bu mübarek sevda bizleri tek tek
Yaksın, BAYRAM OLSUN BAYRAMLARINIZ.

  ABDURRAHİM KARAKOÇ

  BEBEĞE ÇAĞRI

Soyguncu soysun da, vurguncu vursun
Sen ana karnında boşa durursun
Doksan günde çık gel dokuz ay dursun

Doğmaya gayret et, doğmaya bebek
Sonra geç kalırsın yağmaya bebek

Üçkağıtçı düzen geçip gitmeden
Her ocakta üç- beş baykuş ötmeden
Çabuk ' Devlet malı deniz' bitmeden

Doğmaya gayret et, doğmaya bebek
Sonra geç kalırsın yağmaya bebek

Makam armağandır, koltuk hediye
Muhkem ilamlar var ' rüşvet ye' diye
Ne diye beklersin söyle ne diye?

Doğmaya gayret et doğmaya bebek
Sonra geç kalırsın yağmaya bebek

Göz kırpınca sıfırı çok sayılar
Zirveye tırmandı topal ayılar
Yağcı yeğen arar haydut dayılar

Doğmaya gayret et doğmaya bebek
Sonra geç kalırsın yağmaya bebek

Artık banka soymak basit eğlence
Günde milyar hiçtir ' yurtsever genc' e(!)
Dünyaya duhül et, gel biraz önce

Doğmaya gayret et dogmaya bebek
Sonra geç kalırsın yağmaya bebek

Tez çık, haram süt bul, beleş kundak bul
Yalancılık mübah, yüzsüzlük makbul
Hukuksal açıdan bir ' olanak' bul

Doğmaya gayret et doğmaya bebek
Sonra geç kalırsın yağmaya bebek

Adi ekranlarda iğrenç yüzü gör
Halkı tiksindiren bir kof dizi gör
Önce onları gör, sonra bizi gör

Doğmaya gayret et doğmaya bebek
Sonra geç kalırsın yağmaya bebek

  ABDURRAHİM KARAKOÇ

  BEBEĞE İHTAR

Geçmişte yağmanın hasat dönemi
Acele gel diye çağırdım seni
Şimdi iş değişti dur, dinle beni
Dokuz aylık yolu altmış ayda çek
Beş sene dolmadan doğma ha bebek.

Emmin, dayın annen, baban kereste
İşçi, memur, çiftçi, çoban kereste
Çarşı, pazar, yazı-yaban kereste
İnsanlar ya mertek, ya orta direk
Beş sene dolmadan doğma ha bebek.

Doğarsan üç günlük iş bulamazsın
Acıkırsın, ekmek, aş bulamazsın
Ucuz toprak, beleş taş bulumazsın
Yaşamak rezillik, rüsvaylık demek
Beş sene dolmadan doğma ha bebek.

Arı peteğinde ağulu bal var
Kaçıp kurtulmaya ne yön, ne yol var
Sıkıver dişini, annene yalvar
Buradan rahattır orda beklemek
Beş sene dolmadan doğma ha bebek.

Kurtlar sülük oldu, sıyrıldı posttan
Kaçan kurtuluyor, ahbaptan dosttan
Değişti bahçıvan, bozuldu bostan,
Hıyarlar acıdır, karpuzlar kelek
Beş sene dolmadan doğma ha bebek.

Vaziyet bambaşka vaziyet oldu
Yaşamak işkence, eziyet oldu
Dalkavukluk üstün meziyet oldu.
Sanatkârlar sansar, dâhiler şebek
Sözümü dinlersen hiç doğma bebek.

  ABDURRAHİM KARAKOÇ

  BEBEĞE SİTEM

"Aman gelme" dedim, bak geldin işte
Dünyaya meylin var, beşer’sin bebek
Bir bilsen dünyamız neyin nesidir
Ayırır ağzını işersin bebek.

Kimisi su katar içtiğin süte
Kimisi at sokar yediğin ete
Günahtan, hileden, haramdan öte
Zulmet kuyusuna düşersin bebek.

Yukarıya gitsen'köle'sayarlar
Aşağıya insen tefe koyarlar
Her saat bir başka renge boyarlar
Baktıkça sen sana şaşarsın bebek.

Önün bal-petekli, elin mühürlü
Omuzun kötekli, dilin mühürlü
Haftan ipotekli, yılın mühürlü
Aydan, günden mahrum yaşarsın bebek.

Sevgimiz rüşvettir seversek seni
Aldatmak içindir ne versek seni
Kalleş çağımızla eversek seni
Gerdeğe girmeden boşarsın bebek.

  ABDURRAHİM KARAKOÇ

  BENİ DE ÇAĞIR

Çileyi koklayıp gül niyetine,
Zindana girersen beni de çağır.
Sabrı, kanaatı bal niyetine
Ekmeğe dürersen beni de çağır.

Bazen iki dünya sığar içime,
Bazen iki güneş doğar içime.
Bazen gam yağmuru yağar içime
Sen beni ararsan, beni de çağır.

Dostların var ise divanelerden,
Göz yaşın aktıysa minarelerden.
Binlerce senelik viranelerden
Birşeyler sorarsan, beni de çağır

Ezelin ezelden öncesi vardı,
Yine sonsuzluktur sonsuzun ardı.
Zaman yumağına bizi kim sardı?
Aklını yorarsan beni de çağır.

Dışarda göz yanar, içerde yürek,
Taahhüt ehline tahammül gerek.
Mazlum yarasına merhem diyerek
Göz yaşı sürersen beni de çağır.

  ABDURRAHİM KARAKOÇ

  BENZETTİLER

Yeni bir afyondur yenen her lokma
Biber avrupalı,tuz avrupalı.
Gülücükler sahte kirpikler takma
Dudak Avrupalı,göz Avrupalı.

Bebeklikte benliğini yitiren
Tepe tepe tepemizde oturan
Bizi çıkmazlara alıp götüren
Ayak Avrupalı,iz avrupalı.

Birisi diskoda içer kıvırır
Birisi kulüpte konken çevirir
Yapmasını bilmez ki yıkar devirir
Ana avrupalı,kız avrupalı.

Kalıba uydurdu uyduklarımız
Yazmakla bitmez ki duyduklarımız
Paris modasıdır giydiklerimiz
Astar avrupalı,yüz avrupalı

En mahrem yerlerin kalktı örtüsü
Beş santim tırnaktır ellerin süsü
Bütün bunlar medenilik ölçüsü
Cilve avrupalı naz avrupalı

İster sari deyin isterse ırsi,
Büyük revaç buldu makbulün tersi
Duyduğumuz 'okey,adiyös,mersi'
Ağız avrupalı söz avrupalı

Her gün karşımıza on zıpır çıkar
Bağırır,çağırır,devirir yıkar
Dinler kulağımız gözümüz bakar
Şarkı avrupalı,saz avrupalı.

Başımız ayıkmaz binlerce halttan
Örf,adet gemimiz delindi alttan
Analar Muğla'dan Van'dan Tokat'tan
Bebek avrupalı bez avrupalı

Sahnede ekranda hıyar dinleriz
Deliye,densize uyar dinleriz
Saçma çığlıkları duyar dinleriz
Şarkı avrupalı saz avrupalı

Herkes soyunuyor açılmıyor ki
Sokakta boynuzdan geçilmiyor ki
Müslüman gavurdan seçilmiyor ki
Şekil avrupalı,poz avrupalı

Türklük bu mu desem bu diyecekler
Şampanyayı sorsam su diyecekler
Bir gün kökümüze hu diyecekler
Kabuk avrupalı,öz avrupalı.

  ABDURRAHİM KARAKOÇ

  BEŞİNCİ MEVSİM

Düştü can evime dördüncü cemre
Dünyayı üçüncü gözümle gördüm.
Dörtyüz seksenbeş gün çekti bir sene
Onaltıncı aya takvimsiz girdim.

Aynalara baktım korku gösterdi
Saatler her sabah kırkı gösterdi
Namlular, nişanlar Türk'ü gösterdi
Hayatım boyunca hedefte durdum.

Gül sundum yediler, koklamadılar
Armağan can verdim saklamadılar
Gittim... gelir diye beklemediler
Kaybolan gölgemi yollara sordum.

Getirdim yanıma ay'ı bir karış
Ölçtüm ki dağların boyu bir karış
Şehiri bir adım, köyü bir karış
Damlada denizdir en küçük derdim.

Savurdum, eledim, seçtim zamanı
Yaprak, yaprak tel tel açtım zamanı
Haftada üç asır geçtim zamanı
Nerye gittimse zamansız vardım.

Yırtıldı ruhlara çizdiğim resim
Yazık, kuklalara sığmadı sesim
Yaşadığım şimdi beşinci mevsim
Çağın çilesini sırtıma sardım

  ABDURRAHİM KARAKOÇ

  BİR GÜZEL ÜLKÜ

Yüreklerde kök bağlayıp yaşayan
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.
Ezelden ebede müjde taşıyan
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.

Yesi'deki kutsal aşkın mayası
Malazgirt'te Alparslan'ın rüyası
Söğütteki has kilimin boyası
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.

Yunuslayın 'Et-kemiğe bürünen'
Selim ruhta Yavuz serdar görünen
Şems misali cümle kirden arınan
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.

Bedenlerde Koç Köroğlu yüreği
Debreştikçe yakın eyler ırağı
İman kalesinin bayrak direği
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.

Riya duygusuyla dolup taşmamış
İlimden, irfandan uzaklaşmamış
Benlik çamuruna ayak basmamış
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.

Dedem Korkut töresiyle töreli
Edep, ahlâk, sevgi, saygı sıralı
Kırk yıl önce.. aklım erdi ereli
Bir güzel ülküdür günül verdiğim.

Her kapıda bir hesaba girmeyen
İnancından zerre taviz vermeyen
Dost alnına kara leke sürmeyen
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.

Mazlumun yoldaşı, zalimin hasmı
Kendine put yapmaz heykeli, resmi
Hak'tır, adalettir, rahmettir ismi
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.

Bu ülkü candadır, sokakta yatmaz
Güneştir.. bir doğdu, bir daha batmaz
Menfaat uğruna kimseyi satmaz
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.

Şiddeti, kavgası, kanı olmayan
İçinde öfkesi, kini olmayan
Sonsuza uzanan, sonu olmayan
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.

Bedir’den Bizans’a akıp gelen o
Küfür setlerini yıkıp gelen o
İlâhî kaynaktan çıkıp gelen o
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.

Sinan'da estetik, Itrî'de ahenk
Sebillerde hayat, kubbelerde renk
Mevlânâ'da ilim, Barbaros'ta cenk
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.

Nizâm-ı Âlem'dir Hak'kın sözü bu
Söylediğim cümle sözün özü bu
Tek damlada umman eyler bizi bu
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.

Ülkü demek makam, mevki, taç değil,
Ülkü demek totem, sembol, haç değil
Kul icadı kof ilkeler hiç değil,
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.

Taze filiz vermiş Edebali’yle
Çiçeklenmiş Hacı Bayram Veli’yle
Ulubatlı Hasan’daki hâliyle
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.

Şehitlerin kanlarıyla ıslanan
Destan olup mavera’dan seslenen
Atıf'larla Said'lerle beslenen
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.

Türk'e ihsan olmuş “Kavm-i Necip”lik
Boş hayâldir bu şerefe rakiplik
Hayatlar gergeftir, ameller iplik
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.

Ne yazdımsa inanç, ahlâk, örf ile
Postaladım gönül denen zarf ile
Anlatılmaz yirmi dokuz harf ile,
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.

  ABDURRAHİM KARAKOÇ

  BİR YERDEN HER YERE MEKTUP (Anlayana)

Sormayınız, görmeyiniz canlarım
Hakkınızı yiyip yutan burada
Dinlisini,dinsizini dinlerim
Besmeleye yalan katan burada.

Sofralara viski havyar dizilir
Fiatınız peçeteye yazılır
Sırtınızdan günde dört post yüzülür
Sizi soyup,sizi satan burada

Simsar siyasetçi,doktor,avukat
İnsan avlıyorlar her gün her saat
Hızlı köşe dönmek en üstün sanat
Kan gölünde balık tutan burada.

Ortada kol gezerken kıtlıklar,yoklar
Burda betonlarla delinir gökler
Kontlar,şansölyeler,baronlar,dükler
Kirli yağan,eğri biten burada.

Yürekler acısı bir garip alem
Rüşvetsiz imzaya yanaşmaz kalem
Pop müzik,şampanya.marlboro,salem
Gece gündüz keyif çatan burada

Kız,kadın pazarı sokağı,yurdu
Homoseksüeller çığlaşan ordu
Ne ahlak kaygusu ne namus derdi
Hızlı doğan erken öten burada.

Yazık..siz beğenir,siz seçersiniz
En çürük köprüden siz geçersiniz
Bilirim her zaman çar naçarsınız
Kör-kütük,zil-zurna yatan burada.

Hal gidiş bu minval bu vaziyette
Sabun işkencede,su eziyette
Rağbet ne ilimde ne meziyette
Aydınlığa çamur atan burada

Doğan bebek dost yemeye zorlanır
Düşündükçe içim dışım korlanır
Evlat sahiplenir ana horlanır
Ana vatan yavru vatan burada.

  ABDURRAHİM KARAKOÇ

  BİRAZ DA KİTAPLAR SENİ OKUSUN (.......)

Canlı bir kitapsın, yazarı Mevla
Açık dur, kitaplar seni okusun
Yüzünde şavklansın nazarı Mevla
Eğilsin mehtaplar seni okusun

Kasırga ol, döne döne zikir et
Her nefese on bin misli şükür et
Şüphe burgacında Hakk'ı fikir et
Uyansın girdaplar seni okusun

Erisin geceler gündüze gel ki
Kalmasın tek engel bir düze gel ki
Secdede Rabbin'le yüzyüze gel ki
Minberler, mihraplar seni okusun

Ezelin, ebedin şifresi sende
Menfinin, müsbetin şifresi sende
Çözülsen de olur, çözülmesen de
Sorular, cevaplar seni okusun

Aşktan, estetikten, ahenkten yana
Şiir, resim, müzik imrensin sana
Camiler, sebiler gelsin lisana
Hayırlar, sevaplar seni okusun

Bedenin coğrafya, tarihtir dünün
Ayrı ayrı sayfa saatin, günün
Dört kapısı açık dursun gönlünün
Alimler, erbaplar seni okusun

Nefret boşta kalsın, aşk ile dol da
Işık, kılavuz ol gittiğin yolda
Kur'an'dan feyz alana bir mektup ol da
Yazdığın kitaplar seni okusun

  ABDURRAHİM KARAKOÇ

  BİRLİK (.........)

Bilmeyen öğrensin, duymayan duysun!
Kardeşiz, tek vücut, tek bir milletiz.
Bölücü sapıklar aklına koysun
Kardeşiz, tek vücut, tek bir milletiz.

Dünün insan yiyen kanlı çarkı yok!
Yüzlerde gam, gönüllerde korku yok...
Çerkezi yok, Kürdü yoktur, Türkü yok...
Kardeşiz, tek vücut, tek bir milletiz.

Allah bir, vatan bir, bayrak bir beden
Yanlış yola sapmayalım bilmeden!
Doğu, batı diye ayırmak neden?
Kardeşiz, tek vücut, tek bir milletiz.

Yırtılıp atılmaz tarih sepete!
Birlik oldu camide ve cephede;
Kore'de, Kıbrıs'ta, Kocatepe'de
Kardeşiz, tek vücut, tek bir milletiz.

Nineler, dedeler, masum bebekler,
Bizlerden Huzurlu Türkiye bekler;
Tutuşsun el- ele kızlar erkekler:
Kardeşiz, tek vücut, tek bir milletiz.

Kalacak adımız, kaldığı gibi,
Aleme velvele saldığı gibi
Tıpkı Sakarya'da olduğu gibi
Kardeşiz, tek vücut, tek bir milletiz.

Ne zulmü severiz, ne kinimiz var!
Hayrı emreyleyen hak dinimiz var;
Dağlar, çağlar boyu yeminimiz var:
Kardeşiz, tek vücut, tek bir milletiz.

  ABDURRAHİM KARAKOÇ

  BİTMEZ BİR GARİP HİKAYE (...............)

Otuz yaz otuz kış aynı durakta
Bekle babam bekle can mı dayanır.
Kara yalanları beyaz kundakta
Sakla babam sakla can mı dayanır.

Her yanımız gurbet...hani ya sıla
Ömür bitmez çile ölüm fasıla
Günleri aylara ayları yıla
Ekle babam ekle can mı dayanır.

Çare say,çanak tut çağ zilletine
Sarmaz mı umutlar,sarpa çetine
Katır tırnağını gül niyetine
Kokla babam kokla can mı dayanır.

Nimetler kurnaza ülkü mazluma
Cehennem ettiler mülkü mazluma
Aldatıp her çeşit mülkü mazluma
Yükle babam yükle can mı dayanır.

Bedavacı çomak soksun davana
Arı çıksın sinek girsin kovana
Giden kussun gelen kussun divana
Pakla babam pakla can mı dayanır.

  ABDURRAHİM KARAKOÇ

  BULDUKTAN SONRA ARAMA (..................)

Omuzumda sevda yükü
Yollarda Seni aradım.
Beste beste, türkü türkü
Tellerde Seni aradım.

Girdim yeşilden sarıya
Sordum ölüye, diriye
Çiçeği verdim arıya
Ballarda Seni aradım.

Aşk yalımı girdi cana
Gönlüm döndü gülistana
Gece-gündüz yana yana
Küllerde Seni aradım.

Yorulup demedim, yeter
Hasretin gözümde tüter
Keremden, Mecnundan beter
Çöllerde Seni aradım.

Bahçem çiçek, bağım gazel
Birleşir ebedle, ezel
Ayırmadım çirkin, güzel
Kullarda Seni aradım.

Ulaşmak için rahmete
Katlandım binbir zahmete
Karışıp söze, sohbete
Dillerde Seni aradım.

  ABDURRAHİM KARAKOÇ

  DAĞLARA DENİZ EKTİM (.........)

Uykuları yatağıma bağladım
Geceleri delip çıktım dağlara
Ormanların kakülünü taradım
Bulutlardan gömlek diktim dağlara

Ağaran şafakta gördüm yarını
Tuttum nakış nakış ördüm yarını
Yağmur damlasına sardım yarını
Dalga dalga deniz ektim dağlara

Kartal kanadıyla biçtim gökleri
Duru pınarlardan içtim gökleri
Ya Allah diyerek açtım gökleri
Demet demet ışık döktüm dağlara

Hayal var ki hakikatten evladır
Çile var ki çok nimetten evladır
Sabır, şükür her ziynetten evladır
Üçüncü gözümle baktım dağlara

  ABDURRAHİM KARAKOÇ

  GENELGE (................)

Dar zamanda düşmanların altına
At olanlar safımıza gelmesin
Garibanın, fukaranın sırtına
Bit olanlar safımıza gelmesin

Ağırlık, irilik ölçüsün bırak;
Tartıya vurulmaz beyinle, yürek.
Bu ülkede iman gerek, ruh gerek;
Et olanlar safımıza gelmesin.

Öte dursun işkembeden atanı
Lazım değil kaçan ile yatanı
Menfaate rüşvet verip vatanı
Fit olanlar safımıza gelmesin

Sapıklar her yerde atsa da çamur;
Gerçek mayasına kuvuştu hamur;
Adam istiyoruz dört başı mamur!
İt olanlar safımıza gelmesin

Gönül bahçesinde korku gezeni
Asla kabul etmez ülkü düzeni
Sevdası, sabırı, aklı, izanı
Kıt olanlar safımıza gelmesin

Biz zulüm ayında güneş çağıyız;
Hira'dan feyzalan Tanrıdağ'ıyız!
Biz meyve bahçesi, üzüm bağıyız,
Ot olanlar safımıza gelmesin

Parolamız her zamanda, her yerde;
Ölmek var da baş eğmek yok namerde
Bu imana, bu ülkeye bu derde
Yad olanlar safımıza gelmesin.

  ABDURRAHİM KARAKOÇ

  GİDE GİDE (...............)

Gösterir gün gibi, düşüncelerin,
Derinden derine âşıksın gönül.
Çıkla kadın desem yalan söylerim;
Sen başka birine âşıksın gönül.

Kırılmış telleri sevda sazının;
Eşi yok sendeki ince sızının;
Tarlada çift süren köylü kızının,
Topraklı terine âşıksın gönül.

Maraş’, Muğla’ya, Kırklareli’ne,
Yiğit Köroğlu’nun Çamlıbel’ine,
Kars’ın yaylasına, Van’ın gölüne,
Ağrı’nın karına âşıksın gönül.

Baharın bulutu, seherin yeli,
Sarı seller gibi coşturur seni.
Varsın bilmeyenler desinler “deli”
Bugünden yarına âşıksın gönül.

Yüksekten dökülen suyun sesine,
Kekik kokusuna, çam gölgesine,
Renklerden sütbeyaz, koyu yeşile,
Toprağın moruna âşıksın gönül.

Yiğitin, sözünden dönmeyenine,
Ateşin yıllarca sönmeyenine,
Silahın omuzdan inmeyenine,
Atın gök kırına âşıksın gönül.

İyinin iyisi, güzelin hası..
Susamış yolcuya su veren tası,
Edibin kalemi, ressam fırçası..
Şairin şi’rine âşıksın gönül.

Değildir bu sevgi akıl erecek
Her duyan bir başka mânâ verecek
Şaşırmış yolcuya yol gösterecek
Hakikat nuruna âşıksın gönül.

  ABDURRAHİM KARAKOÇ

  GÖLGE OYUNU... (.............)

Ben avcı olurum, o ceylan olur
Kovalar dururum kendi gölgemi.
Umut toprak olur, dert zaman olur
İp takar sürürüm kendi gölgemi.

Her kuşluk vaktine, her ikindiye
Bölerim gölgemi üçe, ikiye
Eli boş bebekler oynasın diye
Armağan veririm kendi gölgemi.

Gölgemde bir değil bin yara kanar
Gölgeme değerse gölgeler yanar
Geceleri gölgem yollarda donar
Kar gibi kürürüm kendi gölgemi.

Soyunur aynalar ışıktan, renkten
Bazen akşamüstü, bazen çok erken
Kuşlar gökten yuvasına dönerken
Güneşte görürüm kendi gölgemi.

Sevgi, dağ zirvesi; kin, dipsiz kuyu
Karıştan kısadır hayatın boyu
Kirletirse şayet toprağı, suyu
Göğsünden vururum kendi gölgemi

  ABDURRAHİM KARAKOÇ

  GÖLGE OYUNU... (.........)

Ben avcı olurum, o ceylan olur
Kovalar dururum kendi gölgemi.
Umut toprak olur, dert zaman olur
İp takar sürürüm kendi gölgemi.

Her kuşluk vaktine, her ikindiye
Bölerim gölgemi üçe, ikiye
Eli boş bebekler oynasın diye
Armağan veririm kendi gölgemi.

Gölgemde bir değil bin yara kanar
Gölgeme değerse gölgeler yanar
Geceleri gölgem yollarda donar
Kar gibi kürürüm kendi gölgemi.

Soyunur aynalar ışıktan, renkten
Bazen akşamüstü, bazen çok erken
Kuşlar gökten yuvasına dönerken
Güneşte görürüm kendi gölgemi.

Sevgi, dağ zirvesi; kin, dipsiz kuyu
Karıştan kısadır hayatın boyu
Kirletirse şayet toprağı, suyu
Göğsünden vururum kendi gölgemi

  ABDURRAHİM KARAKOÇ

  HAKİM BEĞ (............)

Gene tehir etme üç ay öteye,
Bu dava dedemden kaldı hâkim beğ.
Otuz yıl da babam düştü ardına;
Siz sağ olun, o da öldü hâkim beğ.

Kırk yıl önce; yani babam ölünce,
Kadılıklar hâkimliğe dönünce,
Mirasçılar tarla, takım bölünce,
İrezillik beni buldu hâkim beğ.

Yaşım yetmiş iki, usandım gel-git;
Bini buldu burda yediğim zılgıt.
Eğer diyeceksen: 'bana ne, öl git!'
Oğlumun bir oğlu oldu hâkim beğ.

Sekiz evlek tarla, bir geverlik su,
Yüz yılda höküme bağlanmaz mı bu?
Kazanmasam da hu, kazansam da hu!
Canım ta burnuma geldi hâkim beğ.

Keşife-meşife, damgaya, harc'a
Kanımız kurudu harca da, harca..
Sayenizde avukatlar yıllarca,
Fakiri yoldu da yoldu hâkim beğ.

Mübaşir itekler, kâtip zavırlar;
Değişti bizde de göya devirler.
Yüz yıl önce adam yiyen gâvurlar,
Tapucuyu aya saldı hâkim beğ.

Kabahat sizde mi, kanunlarda mı?
Şaşırdım billâhi yolu yordamı..
Kızma sözlerime alam kadanı,
Sıkıntıdan içim doldu hâkim beğ.

Mülkün temeliydi adalet hani?...
Bizim hak temelde saklı mı yani?
Çıkartıp ta versen kim olur mâni?
Yoksa hırsızlar mı çaldı hâkim beğ?!

Hem davacı pişman, hem de davalı..
Bu yolda tükettik çulu, çuvalı.
Sabret makamından çalma kavalı,
Sürüler ekine daldı hâkim beğ.

  ABDURRAHİM KARAKOÇ

  HASANA MEKTUP (...............)

Çok oku, çok düşün, çok şeyler anla,
Aha bu mektubu alınca Hasan.
Manalar iplikten incedir amma,
Kelimeler biraz kalınca Hasan.

Gene ağzımızı açmıyor bıçak,
Huzur size ömür..... Dert salkım saçak.
Oyuna kalkıyor yüzlerce köçek,
Batıdan bir hava çalınca Hasan.

Kök saldı bahçede ayrık otları,
Yemler pay edildi, sattık atları.
Biz kovalım derken baştan bitleri,
Sülükler yapıştı, kulunca Hasan.

Süt dolu güğümü çalarız taşa,
Kutsal görevimiz 'Sağol çok yaşa !'
Mülkte hakikati aramak boşa,
Tüm suçlular güçlü olunca Hasan.

Derisini yüzdük demokrasinin,
İşi iştir imtiyazlı asinin.
Hakikatte vahşi, sözde 'vasinin'
Dörtnala gidilir yolunca Hasan.

Canım Hürriyeti koydunsa ara,
Ekmek yalınayak kaçtı dağlara.
Çevremize küsmüş kardeşlik var ya,
Haber ver, izini bulunca Hasan.

Soysuzlar taş atar mukaddesata
Karşı duramazsak bizdedir hata.
Tahammül teşviktir, böyle hayata,
Öl..İnsan küçülmez ölünce Hasan.

  ABDURRAHİM KARAKOÇ

  HATIRLATMA (...............)

Mektup derken şiir oldu bak gene
Darılırsan ben ölürüm, unutma...
Taze sarmaşığım, hoyrat bedene...
Sarılırsan ben ölürüm, unutma...

Bir gün güneş olur göle doğarsın
Bir gün yağmur olur yola yağarsın
Bir gün çiçeklerden koku sağarsın
Yorulursan ben ölürüm, unutma...

Kılıç ağzı yoldur, ok ucu meydan
Dikkat et; sen benim canımsın ey can! .
Koyakta kekliksin, kayada ceylan
Vurulursan ben ölürüm, unutma...

“Aşk” denince aklı bırak, deli ol! .
Işık ışık gökten inen dolu ol
Boz-bulanık akan yağmur seli ol
Durulursan ben ölürüm, unutma...

Dinlemek zor, anlamak zor yâr beni
Göreceksen dertte, gamda gör beni
Gönül toprağıma yaptım türbeni
Dirilirsen ben ölürüm, unutma..

  ABDURRAHİM KARAKOÇ

  HEPSİ BİZİM KESEMİZDEN (.......)

Müdür, bakana yağ yakar;
Tel parası kesemizden.
Teri bile şipir kokar;
Gül parası kesemizden.

Kahvaltısı kaymakla bal,
Sepet sepet muz, portakal...
Viski içer, yüzü al al;
Yal parası kesemizden.

Hanım berberde kırıtır;
Kızı terzide sırıtır;
Her gün bir makam donatır;
Çul parası kesemizden.

Fakir gelir ters ters süzer;
Torpilliye fıstık ezer;
Metresine mektup yazar,
Pul parası kesemizden.

İskoç giyer, Salem içer;
Sekreterle dalga geçer;
Sık sık yolluk alır uçar,
Yol parası kesemizden.

  ABDURRAHİM KARAKOÇ

  İKİNİN BİRİ (........)

Can özünden besmeleyi çekende
Dil yanmazsa ben yanarım sultanım
Hak uğruna bir sefere çıkanda
Yol yanmazsa ben yanarım sultanım

Arzuhalim ulaşırsa divana
Korkarım ki taban değer tavana
Çiçeğimden zerre girse kovana
Bal yanmazsa ben yanarım sultanım

Göz utanır gönül dostu görünce
Can tutuşur candan selam gelince
Bülbül olup bir bahçeye girince
Gül yanmazsa ben yanarım sultanım

Aşıklık içimde doğduğu zaman
Taş yanar göz yaşım yağdığı zaman
Mızrabım sazıma değdiği zaman
Tel yanmazsa ben yanarım sultanım

Üzülmedim erkenine geçine
Akıl yordum herşeyine hiçine
Söküp yüreğimi atsam içine
Göl yanmazsa ben yanarım sultanım

Alev alev ruhta, canda bu ateş
Bakmakla görülmez bende bu ateş
Bırakılsa hangi günde bu ateş
Yıl yanmazsa ben yanarım sultanım

Dosta mektup yazma vakti gelirse
Yazar postalarım kısmet olursa
Mektubumun mahiyetin bilirse
Pul yanmazsa ben yanarım sultanım

  ABDURRAHİM KARAKOÇ

  İNCİTME (.......)

Gölgesinde otur amma
Yaprak senden incinmesin.
Temizlen de gir mezara
Toprak senden incinmesin.

Yollar uzun, yollar ince
Yol kısalır aşk gelince
Yat kurban ol İsmail’ce
Bıçak senden incinmesin.

Burdayım de ararlarsa
Doğru söyle sorarlarsa
Tabutuna sararlarsa
Bayrak senden incinmesin.

İl göçsün göçtüğün vakit
Yol yansın geçtiğin vakit
Suyundan içtiğin vakit
Irmak senden incinmesin.

Toz konmasın sakın sana
Hakkı geçer halkın sana
Gücenmesin yakın sana
Uzak senden incinmesin.

  ABDURRAHİM KARAKOÇ

  İNSANLARIN DRAMI (...............)

Hilkatten bugüne her ne çektiyse
Zekası kıtlardan çekti insanlık
Hazar zamanıysa, sefer vaktiyse
'Gel'lerden, 'git'lerden çekti insanlık

Putçular put dikip dünyalar vurdu
Tezahürat arttı, tefekkür durdu
Firavun emretti, Nemrut buyurdu
Yürüyen putlardan çekti insanlık

Küfür gemisinde hep kürek çeken
Etrafa iftira tohumu eken
Kula kulluk için yarışa ÇIKAN
Tasmalı itlerdan çekti insanlık

Aferine göbek atan, oy atan
Hatasını sevap diye dayatan
Masum gönüllere girip boy atan
Zararlı otlardan çekti insanlık

Gün geçmedi üç-beş Nemrut türedi
Kötü günler kötülere yaradı
Yitirenler yanlış yerde aradı
Hit'lerden, bitlerdan çekti insanlık

  ABDURRAHİM KARAKOÇ

  İTİRAF (.............)

Sevgiliden sevgiliye hediye,
Ayva gider, elma gider, nar gider.
Sevenin yüreği bir renkli mevsim;
Yağmur gider, rüzgar gider, kar gider.

Işıklı saçların dökmüş beline,
Bağladım gönlümü her bir teline,
Ana, bir ben değil bu aşk yoluna,
Topal gider, sağır gider, kör gider

Fakir, zengin, yiğit, akıllı, deli...
Bunların hepsi de sever güzeli,
Baba, bu çığırdan ezel ezeli,
Hasta gider, esir gider, hür gider.

Sarıldım boynuna, öptüm yüzünden;
Sevdim, ayrılamam kara gözlümden,
Ah! Gardaş neyleyim gönül izinden,
Herkes gitmiş, ben giderim, yar gider.

Karakoç'um düşmüş gönül derdine;
Can adaktır güzellerin merdine,
Hey arkadaş, bu sevdanın ardına
Şahlar bile tahtı, tacı kor gider.

  ABDURRAHİM KARAKOÇ

  KIRKINCI YIL HESABI (................)

Uykuları harman ettim, savurdum
Bir mübarek düş aradım kırk sene.
Ne usandım, ne yoruldum, ne durdum
İçi doğru dış aradım kırk sene.

Çıktım dağ boş, indim baktım ova boş
Toprak garip, su tedirgin, hava boş
Nere gitsem dallar kırık, yuva boş
Yumurtada kuş aradım kırk sene.

Aşk yükünü indirince arkamdan
Doğmadık bebekler tuttu yakamdan
Hesap-kitap ettim kaçtım rakamdan
On yitirdim, beş aradım kırk sene.

Binalar yükselir: Gözyaşı, kin, kan...
Koymuşlar adını “uygarlık, ümran”!
Yükseklerde, midelerdir hükümran
Alçaklarda, baş aradım kırk sene.

Gönül penceremi dünyaya açtım
Baktım manzaraya, ben benden geçtim...
Ucuzdan tiksindim, kolaydan kaçtım
Belâsı çok iş aradım kırk sene...

Birbirinden çürük çıktı seneler
Öz yiğidi az doğurdu analar
Hayâl oldu gönlümdeki binalar
Temel için taş aradım kırk sene.

Adı “devrim” oldu avrat soyarak
Denge kurdu toklar açı yiyerek
Aptallara ibret olsun diyerek
Solucanda diş aradım kırk sene.

  ABDURRAHİM KARAKOÇ

  MAYA (...............)

“Sılaya dön” diye mektubun geldi;
Sılayı sılada yitirdim anam.
Biten takvimlere sattım gençliği,
Uykuyu rüyada yitirdim anam.

Özü bulmak için indim derine;
Geç değdi ellerim dost ellerine.
Salınca gönlümü mahşer yerine,
Dünyayı dünyada yitirdim anam.

Öteyi ötede, burayı burda,
Güneşin nurunu bir başka nurda,
İsa’yı çarmıhta, Musa’yı Tur’da,
Adem’i Havva’da yitirdim anam.

Kapattım kapımı “of” ile ah’a,
Açtım penceremi sonsuz sabaha..
Ağrımı, sızımı sorma bir daha,
Onları orada yitirdim anam.

Bu hiç, o herşeyden verince müjde,
Silindi hayâller kalmadı gözde.
Aşkım çiçek açtı yandığım közde,
Aklımı, sevdada yitirdim anam.

Ölçtüm ve düşündüm inceden ince;
Sıyrıldı kılıftan “son” ile “önce”
Mânâlar zihnimde şekillenince,
Ben beni aynada yitirdim anam.

Önce kökü dalda, dalı çiçekte;
Çiçeği meyvede, meyveyi renkte;
Var olan herşeyi bir çekirdekte,
Onu da MEVLÂ’da yitirdim anam.

  ABDURRAHİM KARAKOÇ

  MİHRİBAN (...........)

Sarı saçlarına deli gönlümü
Bağlamıştın,çözülmüyor mihriban
Ayrılıktan zor belleme ölümü
Görmeyince sezilmiyor mihriban

Yar,deyince kalem elden düşüyor
Gözlerim görmüyor aklım şaşıyor
Lambada titreyen alev üşüyor
Aşk kağıda yazılmıyor mihriban

Önce naz sonra söz ve sonra hile
Sevilen seveni düşürür dile
Seneler asırlar değişse bile
Eski töre bozulmuyor mihriban

Tabiplerde ilaç yoktur yarama
Aşk değince ötesini arama
Her nesnenin bir bitimi var ama
Aşka hudut cizilmiyor mihriban

Boşa bağlanmış bülbül gülüne
Kar koysan köz olur aşkın külüne
Şaştım karabahtım tahammülüne
Taşa çalsam ezilmiyor mihriban

Tarife sığmıyor aşkın anlamı
Ancak çeken bilir bu derdi gamı
Bir kördüğüm baştan sona tamamı
Çözemedim çözülmüyor mihriban

  ABDURRAHİM KARAKOÇ

  MİHRİBAN ( UNUTURSUN) (........)

“Unutmak kolay mı? ” deme,
Unutursun Mihriban’ım.
Oğlun, kızın olsun hele
Unutursun Mihriban’ım.

Zaman erir kelep kelep..
Meyve dalında kalmaz hep.
Unutturur birçok sebep,
Unutursun Mihriban’ım.

Yıllar sinene yaslanır;
Hâtıraların paslanır.
Bu deli gönlün uslanır...
Unutursun Mihriban’ım.

Süt emerdin gündüz-gece
Unuttun ya, büyüyünce...
Ha işte tıpkı öylece
Unutursun Mihriban’ım.

Gün geçer, azalır sevgi;
Değişir herşeyin rengi
Bugün değil, yarın belki
Unutursun Mihriban’ım.

Düzen böyle bu gemide;
Eskiler yiter yenide.
Beni değil, sen seni de
Unutursun Mihriban’ım.

  ABDURRAHİM KARAKOÇ

  NÖBETÇİNİN VUKUATI (........)

Yüzbaşım, garajda nöbet tutarken
Hatırıma sıla düştü bu gece
Güngören'in horozları öterken
Gönül kalktı yola düştü bu gece

İçinde dışında yoktur yalanı
Anlatayım dur başıma geleni
Bir yar için düşüncemin olanı
Sapanca'da göle düştü bu gece

Bozhöyük'e vardım Güllü kadına
Fal açtırdım Ülker'imin adına
Gelin olmuş bak şu işin tadına
Bizim kısmet ele düştü bu gece

Kırk yıl geçse unutamam bu günü
Olmuş bitmiş sevdiğimin düğünü
Hep çözülmüş sırrımızın düğümü
Maceramız dile düştü bu gece

Kalbime ateşten vurdular yama
Perişan bir halde döndüm kıtama
Karakoç bildiğin KARAKOÇ ama,
Bilmediğin hale düştü bu gece

  ABDURRAHİM KARAKOÇ


Her uçuşta çiçeklere
Birdir gönlüm dilim dermiş
Her güzel şeyin kimyası
Birlik,dirlik,ilim dermiş

Bin tohum eker bir dağa
Yayılır ovaya, bağa
Çiçek süs olur toprağa
Mevla görsün kulum dermiş

O ne uyur nede yatar
Çok çalışır, çok iş tutar
Servetine servet katar
Yağma olsun malım dermiş

O ezel ayarlı sazdır
Türkü söylet şiir yazdır
Şafakta uçan niyazdır
Hakka çıkar yolum dermiş.

O çiçekler neşvesidir.
Öz muhabbetin sesidir.
Sütü bir aşk ülkesidir.
En basit şey balım dermiş.

Mumda yanar, balda akar
Damladan deryaya bakar
Her çiçek bir çeşit kokar
En güzeli gülüm dermiş

Arı sütü, çiçek tozu
Baldır mumun gerçek özü
Bin parçadır arı gözü
Ama birdir dilim dermiş

 BU VATAN KİMİN (16459 Hit)

Bu vatan toprağın kara bağrında
Sıradağlar gibi duranlarındır,
Bir tarih boyunca onun uğrunda
Kendini tarihe verenlerindir.

Tutuşup kül olan ocaklarından,
Şahlanıp köpüren ırmaklarından,
Hudutta gaza bayraklarından
Alnına ışıklar vuranlarındır.

Ardına bakmadan yollara düşen,
Şimşek gibi çakan, sel gibi coşan,
Huduttan hududa yol bulup koşan,
Cepheden cepheyi soranlarındır.

İleri atılıp sellercesine
Göğsünden vurulup tam ercesine,
Bir gül bahçesine girercesine
Şu kara toprağa girenlerindir.

Tarihin dilinden düşmez bu destan,
Nehirler gazidir, dağlar kahraman,
Her taşı yakut olan bu vatan
Can verme sırrına erenlerindir.

Gökyay'ım ne yazsan ziyade değil,
Bu sevgi bir kuru ifade değil,
Sencileyin hasmı rüyada değil,
Topun namlusundan görenlerindir.

 Orhan Şaik Gökyay

Abdurrahim Karakoç

Email: yoldas.22@hotmail.com